Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, ''Eğitim Proğramları ve Öğretim'', '' Eğitim Yönetimi ve Denetimi'' , '' Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi'' anabilim dallarında yüksek lisans ve '' Eğitim Bilimleri '' alanında doktora olmak üzere lisansüstü eğitim vermektedi.
Ayrıca Rehberlik ve Piskoloji Danışmanlık Ana Bilim Dalına işe 2009-2010 eğitim öğretim yılından itibaren lisansdüzeyinde öğrenci almaktadır. Eğitim Bilimleri Bölümleri Ayrıca, Eğitim Fakültesi'nin diğer bölümlerinde '' Meslek Bilgisi'' kodlu öğretmenlik meslek bilgisi ve becerilerine yönelikde yürümektedir.
Bunun yanında, Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Fen Bilimleri Enstitüsü'nde yer alan, Orta Öğretim Alan Öğretmenliği, tezsiz yüksek lisans proğramlarında destek vermektedir.
Eğitim Bilimleri Bölümünün temel amacı ülkemizde eğitim ile ilgili çeşitli sorunların bilimsel yöntemle araştırmak ve bu alanda Türk milli eğitim politikasına katkıda bulunabilecek çözüm önerileri sunabilmektedir.
4 Ocak 2010 Pazartesi
KARBONHİDRATLAR
Karbonhidratlar:
* Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşmuştur.
* Bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur.
* Ftotosentez sonucu üretilir.
* Karbonhidratların fazlası birkilerde nişasta olarak depo edilirken hayvanlarda, glikojen olarak depo edilir.
* Karbonhidratların en küçük yapı taşı, glikozdur.
* Karbonhidratlar dört temel kısıma ayrılır.
A. Glikoz
- Fotosentez ile birlikte üretilir.
- Karbonhidratların en küçük yapı taşıdır.
- Çok sayıda glikoz birleşerek nişastayı, selülozu ve glikojeni oluşturur.
- Solunumda enerji verici besin olarak kullanılır
Hayvanların kanında bulunan en fazla şekerdir. Glikozun fazlası:
a. Bitkilerde nişastaya çevrilerek lökoplastlarada depolanır.
b. Hayvan hücrelerinde glikojene çevrilerek kas ve karaciğer hücrelerinde depo edilir. Glikozun ayırıcı çözeltisi ile kırmızı renge boyanır.
B. Nişasta:
Bitkilerde fazla glikozun depo şeklidir. Çok sayıda glikozdan oluşmuştur. Nişasta ayırıcı olan yot ile mavi renge boyanır. Yanlızca bitki hücrelerinde bulunur.
C.Selüloz:
Yanlıca bitkilerde bulunur. Bitki hücrelerinin çeperlerinde bol miktarda bulunur. Hayvanlar tarafından sindirilemez. Çok sayıda glikozdan oluşmuştur.
D. Glikojen:
Yanlızca hayvan hücrelerinde bulunur. Glikozun hayvan ve insanlardaki depo şeklidir. karaciğer ve kas hücrelerinde bol miktarda bulunur.
* Karbon, hidrojen ve oksijenden oluşmuştur.
* Bitkisel besinlerde bol miktarda bulunur.
* Ftotosentez sonucu üretilir.
* Karbonhidratların fazlası birkilerde nişasta olarak depo edilirken hayvanlarda, glikojen olarak depo edilir.
* Karbonhidratların en küçük yapı taşı, glikozdur.
* Karbonhidratlar dört temel kısıma ayrılır.
A. Glikoz
- Fotosentez ile birlikte üretilir.
- Karbonhidratların en küçük yapı taşıdır.
- Çok sayıda glikoz birleşerek nişastayı, selülozu ve glikojeni oluşturur.
- Solunumda enerji verici besin olarak kullanılır
Hayvanların kanında bulunan en fazla şekerdir. Glikozun fazlası:
a. Bitkilerde nişastaya çevrilerek lökoplastlarada depolanır.
b. Hayvan hücrelerinde glikojene çevrilerek kas ve karaciğer hücrelerinde depo edilir. Glikozun ayırıcı çözeltisi ile kırmızı renge boyanır.
B. Nişasta:
Bitkilerde fazla glikozun depo şeklidir. Çok sayıda glikozdan oluşmuştur. Nişasta ayırıcı olan yot ile mavi renge boyanır. Yanlızca bitki hücrelerinde bulunur.
C.Selüloz:
Yanlıca bitkilerde bulunur. Bitki hücrelerinin çeperlerinde bol miktarda bulunur. Hayvanlar tarafından sindirilemez. Çok sayıda glikozdan oluşmuştur.
D. Glikojen:
Yanlızca hayvan hücrelerinde bulunur. Glikozun hayvan ve insanlardaki depo şeklidir. karaciğer ve kas hücrelerinde bol miktarda bulunur.
SİNDİRİLEN BESİNLER
Vücüdün Çeşitli Kısımlarına Nasıl Yerleştirilir?
İnce bağıırsakların iç yüzeylerinde kadife tüyü gibi gayet ince tümür adı verilen çıkıntılar vardır. Bunların ortasında kilüs damarı denilen bi lenfa damarı ile etrafında da kılcal damarlar bulunur. Sindirilen besinler tümürler tarafından emilerek iki yoldan vücuda geçerler:
1. Kan Damarı Yolu:
Sindirilen besinlerden glikozlar, peptonlar, tuzlar, kılcal toplardamarları tarafından alırlar. bu damarlar birbirleriyle birleşerek kapı toplardamarı ad ile karaciğere girerler. Bu şekilde taşıdıkları bessin maddeleri karaciğere gelmiş olur. burada glikozun fazlası glikojen halinde depo edilir. karaciğerden karaciğer üstü toplardamarı çıkar. Besin maddelerini kalbe açılan alt anatoplardamarına döker.
2. Lenf Yolu:
Sindirişmiş hale getirilen yağlar, tümürlerin külis damarlarına geçerler. Burada lenfa sistemi yolu ile sol köprücük altı toplardamarına dolayısıyla yüreğe dökülürler.
Her iki yoldan yüreğe gelen besinler, burada atardamarlarla vücudun hücrelerine dağıtılır.
İnce bağıırsakların iç yüzeylerinde kadife tüyü gibi gayet ince tümür adı verilen çıkıntılar vardır. Bunların ortasında kilüs damarı denilen bi lenfa damarı ile etrafında da kılcal damarlar bulunur. Sindirilen besinler tümürler tarafından emilerek iki yoldan vücuda geçerler:
1. Kan Damarı Yolu:
Sindirilen besinlerden glikozlar, peptonlar, tuzlar, kılcal toplardamarları tarafından alırlar. bu damarlar birbirleriyle birleşerek kapı toplardamarı ad ile karaciğere girerler. Bu şekilde taşıdıkları bessin maddeleri karaciğere gelmiş olur. burada glikozun fazlası glikojen halinde depo edilir. karaciğerden karaciğer üstü toplardamarı çıkar. Besin maddelerini kalbe açılan alt anatoplardamarına döker.
2. Lenf Yolu:
Sindirişmiş hale getirilen yağlar, tümürlerin külis damarlarına geçerler. Burada lenfa sistemi yolu ile sol köprücük altı toplardamarına dolayısıyla yüreğe dökülürler.
Her iki yoldan yüreğe gelen besinler, burada atardamarlarla vücudun hücrelerine dağıtılır.
BESİNLER NASIL SİNDİRİLİR
Besin maddelerinden su, tuzlar, vitaminler hiçbir kimyasal değişikliklere uğramadan kana geçerler. Buna karşılık, proteinler, yağlar, karbonhidratlar kana geçebilmek için sindirim mayalarını etkisiyle parçalanması gerekir. Bunların sindirilmesi, sindirim organlarının başlıca üç yerinde olur.
a. Ağızda Sindirim: Ağıza alınan besinler, dişler yardımıyla kesilip ufalanır. Tükrük bezlerinin salgıladığı tükrükle ıslatılır. Tükrüğün yapısında bulunan pityalin mayası, ağızda çiğnenmekte olan besinlerin nişastalı kısımlarının etkileyerek onları dekstrin ve maltoza çevirir. Ağızda bu kimyasal işlemin iyi yapılabilmesi için yemekleri iyi çiğnemek lazımdır. İyice çiğnenen yemekler lokma halinde yütağa gönderilir. O anda gırtlak kapağı soluk borusunu kapar, lokma, yemek borusunun yer yer büzülüp açılması hareketleriyle mideye gönderilir.
b.Midede Sindirim: Mideye gelen besinler, midenin çalkalama hareketleri ile ufalanmaya ve mide bezlerinin çıkardığı mide özsuyu ile iyice karışmaya başlarlar. Mide özsuyunda, klohidrikasit, pepsin, mayası vardır.
Bunlar yemeklerin içindeki yumurta akı maddelerine etki ederek olabları daha basit yapısı peptonlara çevirir. Yemeklerde dütlü besin maddeleri varsa onada lap mayası tesir eder.
c. İnce Bağırsakta Sindirim: İnce bağırsakların başlangıcı olan onikiparmak bağırsağına geçen besinler, burada karaciğerden dökülen öd ile pankreastan gelen pankreas özsuyunun etkisine uğrarlar . Pankreas özsuyunun üç türlü mayası vardır.
1. Lipas Mayası: Öd suyunun yardımıyla ufak parçacıklar haline gelen yağları yağ asidi ile dliserine ayırır. Gliserin suda eridiği için kana geçebilir. Yağ asitlei suda erimezler. Bunlar, ancak öd ve pankreas öz suyundaki madensel tuzlarla birlesip sabunlaştırıldıktan sonra suda eriyerek bağırsaklar tarafından emilebilir hale gelmiş olur.
2.Amilas Mayası:Tükürükte olduğu gibi nişastalı besinleri desktrin ve maltoz'a çevirir.
3.Tripsin Mayası:Midede olduğu gibi proteinli besinlere tesir eder.Mideden parçalanmadan geçenleri peptonlara, peptonları da proteinlerinin en küçük molekülü olan suda eriyebilen amino asitlere çevirir. Tripsininin aktif olabilmesi için ince bağırsak özsuyu içerisinde bulunanan anterokinas mayası ile karışması gerekir.
bu mayaların etkisine uğrayan besin maddeleri onikiparmak bağısağından ince bağırsağa geçerler. Burada ince bağırsak bezlerinin salgıladıkları mayalarla sindirim faliyetleri devam eder. İnce bağırsak özsuyunda her çeşit besin üzerine tesir eden mayalar bulunur. Bunlardan bazıları:
1.Maltaz Mayası: Maltozu glikoza çevirir.
2.İnvertas: Sakkarozu glikoza çevirir.
3.Laktaz: Laptozu glikoza çevirir.
4.Lipaz: Henüz sindirime uğramamış yağları öd yardımıyla sindirir.
5.Eripsin: Henüz amino asitlerin parçalanmamış proteinlerin sindirimini tamamlar.
Bunlar başka ince bağırsakta antrokinaz'la sekretin adlı mayalar vardır. Sekretin kan yolu ile pankreasa giderek onu salgı faaliyetlerine zorlar. İnce bağırsakta emilmeyen kısımlar, kalın bağırsağa verirlirler.
Kalın bağırsaklar dışarı atılmak üzere gelen maddelerden suyun çekildiği buraya kaçan protein ve yağların bakterilerin tesiri ile ekşitilerek kokuştuğu yerdir. Kokuşma sonucu kana güçlenebilen zehirli maddeler ve gazlar meydana geldiğinden kabızlık meydana gelir. Uzun süren kabızlıklar, vücüt için zararlıdır. Vücudun zehirlemesine ve hemoroid meydana gelmesine neden olurlar.
a. Ağızda Sindirim: Ağıza alınan besinler, dişler yardımıyla kesilip ufalanır. Tükrük bezlerinin salgıladığı tükrükle ıslatılır. Tükrüğün yapısında bulunan pityalin mayası, ağızda çiğnenmekte olan besinlerin nişastalı kısımlarının etkileyerek onları dekstrin ve maltoza çevirir. Ağızda bu kimyasal işlemin iyi yapılabilmesi için yemekleri iyi çiğnemek lazımdır. İyice çiğnenen yemekler lokma halinde yütağa gönderilir. O anda gırtlak kapağı soluk borusunu kapar, lokma, yemek borusunun yer yer büzülüp açılması hareketleriyle mideye gönderilir.
b.Midede Sindirim: Mideye gelen besinler, midenin çalkalama hareketleri ile ufalanmaya ve mide bezlerinin çıkardığı mide özsuyu ile iyice karışmaya başlarlar. Mide özsuyunda, klohidrikasit, pepsin, mayası vardır.
Bunlar yemeklerin içindeki yumurta akı maddelerine etki ederek olabları daha basit yapısı peptonlara çevirir. Yemeklerde dütlü besin maddeleri varsa onada lap mayası tesir eder.
c. İnce Bağırsakta Sindirim: İnce bağırsakların başlangıcı olan onikiparmak bağırsağına geçen besinler, burada karaciğerden dökülen öd ile pankreastan gelen pankreas özsuyunun etkisine uğrarlar . Pankreas özsuyunun üç türlü mayası vardır.
1. Lipas Mayası: Öd suyunun yardımıyla ufak parçacıklar haline gelen yağları yağ asidi ile dliserine ayırır. Gliserin suda eridiği için kana geçebilir. Yağ asitlei suda erimezler. Bunlar, ancak öd ve pankreas öz suyundaki madensel tuzlarla birlesip sabunlaştırıldıktan sonra suda eriyerek bağırsaklar tarafından emilebilir hale gelmiş olur.
2.Amilas Mayası:Tükürükte olduğu gibi nişastalı besinleri desktrin ve maltoz'a çevirir.
3.Tripsin Mayası:Midede olduğu gibi proteinli besinlere tesir eder.Mideden parçalanmadan geçenleri peptonlara, peptonları da proteinlerinin en küçük molekülü olan suda eriyebilen amino asitlere çevirir. Tripsininin aktif olabilmesi için ince bağırsak özsuyu içerisinde bulunanan anterokinas mayası ile karışması gerekir.
bu mayaların etkisine uğrayan besin maddeleri onikiparmak bağısağından ince bağırsağa geçerler. Burada ince bağırsak bezlerinin salgıladıkları mayalarla sindirim faliyetleri devam eder. İnce bağırsak özsuyunda her çeşit besin üzerine tesir eden mayalar bulunur. Bunlardan bazıları:
1.Maltaz Mayası: Maltozu glikoza çevirir.
2.İnvertas: Sakkarozu glikoza çevirir.
3.Laktaz: Laptozu glikoza çevirir.
4.Lipaz: Henüz sindirime uğramamış yağları öd yardımıyla sindirir.
5.Eripsin: Henüz amino asitlerin parçalanmamış proteinlerin sindirimini tamamlar.
Bunlar başka ince bağırsakta antrokinaz'la sekretin adlı mayalar vardır. Sekretin kan yolu ile pankreasa giderek onu salgı faaliyetlerine zorlar. İnce bağırsakta emilmeyen kısımlar, kalın bağırsağa verirlirler.
Kalın bağırsaklar dışarı atılmak üzere gelen maddelerden suyun çekildiği buraya kaçan protein ve yağların bakterilerin tesiri ile ekşitilerek kokuştuğu yerdir. Kokuşma sonucu kana güçlenebilen zehirli maddeler ve gazlar meydana geldiğinden kabızlık meydana gelir. Uzun süren kabızlıklar, vücüt için zararlıdır. Vücudun zehirlemesine ve hemoroid meydana gelmesine neden olurlar.
SİNDİRİM BEZLERİNİN YAPISI
A. Tükürük Bezleri:
Üzüm salkımı biçimindedirler. Üç çifttirler. Bir çifti kulağın altındadır. Bu en büyüğüdür. Dir çifti dil altında, bir çiftide alt çene kemiğinin altında bulunur.
B. Pankreas:
Büyük bir bezdir. Karında ve midenin altında bulunur. Yapısı tükürük bezlerine benzer. Şekil uzunca bir yaprağı andırır. Ortasında boydan boya uzanan bir kanal vardır. Salgıladığı pankreas özsuyunu bu kanalla onikiparmak bağırsağında vater kabarcığına döker. Pankreas ayrıca insülin adında doğrudan doğruya kana verdiği önemli bir hormon meydana getirir. Bu bez hastalandığı zaman şeker hastlığı meydana gelir.
C. Karaciğer:
Midenin sağ ve üst tarafında diyaframın altında koyu renkli ortalama 2 kg ağırlığında büyük bir bezdir. Üst yüzeyi yuvarlak, alt yüzeyi çukurcadır. Karaciğeri dikkatlice bakılacak olursa 2 mm kadar eninde altıgen şeklinde lopçuk denilen parcalara ayrıldığı görülür. Lopçuğun etrafını lopçıuk çevresi kanalı ile atar ve toplar damarın kolları sarar. Bu kanallarda ayrıca ince damarlar ayrılarak lopçuk içinde kılcal damar ağını meydana getirirler. Kılcal damarlar, lopçuğun ortasından geçen merkez toplar damarını oluştururlar. Lopçuğun içinde karaciğer hücreleri bulunur. Bunlar ışınsal bir düzeyde sıralanmışlardır. Aralarında hücrelerin salgıladıkları özsuyunu lopçuk çevresi kanallarına taşıyan kanalcıklar teşekkül etmiştir.
Üzüm salkımı biçimindedirler. Üç çifttirler. Bir çifti kulağın altındadır. Bu en büyüğüdür. Dir çifti dil altında, bir çiftide alt çene kemiğinin altında bulunur.
B. Pankreas:
Büyük bir bezdir. Karında ve midenin altında bulunur. Yapısı tükürük bezlerine benzer. Şekil uzunca bir yaprağı andırır. Ortasında boydan boya uzanan bir kanal vardır. Salgıladığı pankreas özsuyunu bu kanalla onikiparmak bağırsağında vater kabarcığına döker. Pankreas ayrıca insülin adında doğrudan doğruya kana verdiği önemli bir hormon meydana getirir. Bu bez hastalandığı zaman şeker hastlığı meydana gelir.
C. Karaciğer:
Midenin sağ ve üst tarafında diyaframın altında koyu renkli ortalama 2 kg ağırlığında büyük bir bezdir. Üst yüzeyi yuvarlak, alt yüzeyi çukurcadır. Karaciğeri dikkatlice bakılacak olursa 2 mm kadar eninde altıgen şeklinde lopçuk denilen parcalara ayrıldığı görülür. Lopçuğun etrafını lopçıuk çevresi kanalı ile atar ve toplar damarın kolları sarar. Bu kanallarda ayrıca ince damarlar ayrılarak lopçuk içinde kılcal damar ağını meydana getirirler. Kılcal damarlar, lopçuğun ortasından geçen merkez toplar damarını oluştururlar. Lopçuğun içinde karaciğer hücreleri bulunur. Bunlar ışınsal bir düzeyde sıralanmışlardır. Aralarında hücrelerin salgıladıkları özsuyunu lopçuk çevresi kanallarına taşıyan kanalcıklar teşekkül etmiştir.
İNSANLARDA SOLUNUM SİSTEMİ
A. Solunum Sisteminin Bölümleri:
İnsanlarda solunum sistemi burun, soluk borusu ve akcigerlerden oluşur.
1.Burun ve Ağız
Ağız ve burun solunuma yardımcı organlar olup burun, alınan solunum havasının nemlendirilmesini, ısıtılmasını ve temizlenmesini sağlar. Ağız, solunum havasının dışarıya verilmesini sağlar.
2. Soluk Borusu
Yutak ve akciğerleri birbirine bağlar. İçinde yutağa doğru uzanan titrek tüğler vardır. Toz parçacıklarını ve mukus salgısını yutağa getirir. Soluk borusu, üst kısımda genişleyerek gırtlağı oluşturur. Gırtlakta konuşmamızı sağlayan ses telleri bulunur. Soluk borusu yutkunurken kapanır. Ssoluk borusunun her zaman açık kalmasını yarım ay kıkırdakları sağlar. Bronşçuklarda kıkırdak halkaları bulunmaz. Soluk borusunun alt kısımda ikiye ayrılarak bronşları oluşturur. Bronşlar da akciğer içerisinde dallanarak bronşçukları oluştururlar. Bronşçuklar, Alveoller ile sonlanır.
3. Akciğer
- Sağ ve sol olmak üzere iki bölümden oluşmuştur.
- Sağ bölüm 3 parça, sol bölüm iki parçadan oluşur. Çünkü sol bölümde kalp bulunur.
- Alveol, kılcal damarlar ile gaz alışverişinin yapıldığı yerdir. Kısaca gaz alışverişi alveoller ile kılcal damarlar arasında difüzyon ile olur.
- Soluk alındığında alveollerden oksijen kana geçerek alyuvarlar tarafından tutulur.
- Alyuvarlar, hemoglobin bulundurduğu için oksijen taşıma kapasiteleri yüksektir.
- Dokulara gelen alyuvarlar, oksijeni buraya bırakarak karbondioksit, dokulardan alınarak akciğerler taşınır.
B. Soluk Alma
Akciğerlerin hava ile dolmasıdır. Soluk alırken:
* Kaburgalar arasındaki kaslar kasılır.
* Diyafram kası kasılır ( düzleşir) .
C. Soluk Verme
Akciğer havasının dışarı verilmesidir. Soluk verirken:
* Kaburgalar arası kaslar gevşer.
* Diyafram kası gevşer (kubbeleşir).
* Göğüs boşluğu daralır.
* Akciğerler daralır.
* Alveollerdeki karbondioksit dışarı atılır.
İnsanlarda solunum sistemi burun, soluk borusu ve akcigerlerden oluşur.
1.Burun ve Ağız
Ağız ve burun solunuma yardımcı organlar olup burun, alınan solunum havasının nemlendirilmesini, ısıtılmasını ve temizlenmesini sağlar. Ağız, solunum havasının dışarıya verilmesini sağlar.
2. Soluk Borusu
Yutak ve akciğerleri birbirine bağlar. İçinde yutağa doğru uzanan titrek tüğler vardır. Toz parçacıklarını ve mukus salgısını yutağa getirir. Soluk borusu, üst kısımda genişleyerek gırtlağı oluşturur. Gırtlakta konuşmamızı sağlayan ses telleri bulunur. Soluk borusu yutkunurken kapanır. Ssoluk borusunun her zaman açık kalmasını yarım ay kıkırdakları sağlar. Bronşçuklarda kıkırdak halkaları bulunmaz. Soluk borusunun alt kısımda ikiye ayrılarak bronşları oluşturur. Bronşlar da akciğer içerisinde dallanarak bronşçukları oluştururlar. Bronşçuklar, Alveoller ile sonlanır.
3. Akciğer
- Sağ ve sol olmak üzere iki bölümden oluşmuştur.
- Sağ bölüm 3 parça, sol bölüm iki parçadan oluşur. Çünkü sol bölümde kalp bulunur.
- Alveol, kılcal damarlar ile gaz alışverişinin yapıldığı yerdir. Kısaca gaz alışverişi alveoller ile kılcal damarlar arasında difüzyon ile olur.
- Soluk alındığında alveollerden oksijen kana geçerek alyuvarlar tarafından tutulur.
- Alyuvarlar, hemoglobin bulundurduğu için oksijen taşıma kapasiteleri yüksektir.
- Dokulara gelen alyuvarlar, oksijeni buraya bırakarak karbondioksit, dokulardan alınarak akciğerler taşınır.
B. Soluk Alma
Akciğerlerin hava ile dolmasıdır. Soluk alırken:
* Kaburgalar arasındaki kaslar kasılır.
* Diyafram kası kasılır ( düzleşir) .
C. Soluk Verme
Akciğer havasının dışarı verilmesidir. Soluk verirken:
* Kaburgalar arası kaslar gevşer.
* Diyafram kası gevşer (kubbeleşir).
* Göğüs boşluğu daralır.
* Akciğerler daralır.
* Alveollerdeki karbondioksit dışarı atılır.
ÇOMÜDE SINIF ÖĞRETMENLİĞİ
Üniversitemizin en köklü ana bilim dallarından dallarından olan Sınıf Öğretmenliği,1992 yılından beri Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi bünyesinde eğitim öğretim hizmetlerini sürdürmektedir.
Öğrencilerimiz lisans eğitimleri boyunca genel kültür, alan bilgisi ile öğretmenlik uygulaması derslerinin yanı sıra okul deneyimi ve öğretmenlik uygulaması derslerini almaktadır.Mezunlar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda ve dershanelerde öğretmenlik yapabilmektedir.
Avrupa Birliği Sokrates Eğitim Programı Erasmus kapsamında ana bilim dalımız öğrencileri ve öğretim elemanları fakültemizin anlaşmalı olduğu okullara gidebilmektedir. Anabilim dalımız öğrencileri ve öğretim elemanları fakültemizin anlaşmalı olduğu okullara gidebilmektedir.Anabilim dalımızda öğretim elemanlarımızca bir çok Avrupa Birliği projesi ile Tubitak ve Bap destekli proje yürütülmektedir.
Öğrencilerimiz lisans eğitimleri boyunca genel kültür, alan bilgisi ile öğretmenlik uygulaması derslerinin yanı sıra okul deneyimi ve öğretmenlik uygulaması derslerini almaktadır.Mezunlar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda ve dershanelerde öğretmenlik yapabilmektedir.
Avrupa Birliği Sokrates Eğitim Programı Erasmus kapsamında ana bilim dalımız öğrencileri ve öğretim elemanları fakültemizin anlaşmalı olduğu okullara gidebilmektedir. Anabilim dalımız öğrencileri ve öğretim elemanları fakültemizin anlaşmalı olduğu okullara gidebilmektedir.Anabilim dalımızda öğretim elemanlarımızca bir çok Avrupa Birliği projesi ile Tubitak ve Bap destekli proje yürütülmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)